28 Ağustos 2008 Perşembe

Düşlerimin Prensi - Goong

Bu aralar kendimi lise çağlarındaki kızlar gibi hissediyorum. Çünkü lise dönemlerinde böyle dizileri izlerdim :) Ama yeniden hoşuma gitmeye başladı. Anime dizilerden zaten hiç kopmadım ama pembe dizi tadındakilerden ne zamandır izlemiyordum. Çok beğendim, çok eğlendim izlerken. Çok da romantik bir dizi bence…



TRT1’de hergün 16:00 civarında yayınlanıyor. Yayın saati sürekli değiştiği için kesin bir saat veremiyorum. 24 bölümlük kısa bir Kore dizisi ve bugün 22. bölüm yayınlanacak sanırım. Ben merak edip netten hepsini ingilizce altyazılı olarak izledim.



Sonu beni çok tatmin etmedi. Daha çok detay göstermelerini bekliyordum sanırım. Ama yine de çok güzeldi.

http://www.india-forums.com/forum_posts.asp?TID=741459

Buradan bütün bölümlerini izleyebilir ya da indirebilirsiniz.

Not: Dizinin müzikleri de enfesti. Şu an çalmakta olan Perhaps Love ve Crystal Flower.

20 Ağustos 2008 Çarşamba

Neden?

Neden Anlamadım ama Foto ekleyemiyorum!!!

Tembelliğe Rağmen...

Şu an canım hiç bir şey yapmak istemiyor. Çok yorgun hissediyorum kendimi. Eve gidip uyumak istiyorum. Tabi alışverişe de çıkabilirim. Alışveriş canlandırır beni :) Bekleyen işler, yapılacak planlar var ama bende de isteksizlik var. Aslında bir haftadır çok hareketli ve güzel zaman geçiyorum. Hepsinden bahsedeceğim birazdan. Bu halsizliğimi de dün akşamki tenis maçımızın beni yormasına bağlıyorum. Aslında ilk defa bu kadar eğlenerek oynadım, ama yoruldum da. Çınar, Badem ve Totoro ile güzel bir akşam geçirdik yine…

Anlatacak çok şey var ama nereden başlasam?

Haftasonu Sapanca’ya gittik. Güral Sapanca diye yeni bir otel açılmış. Otelin mimarisi, odaları vs çok güzeldi. Havuza girdik, orman havası aldık, hamaklarda bol bol tembellik yaptık. Genellikle bebekli aileler vardı. Minicik bebişler ve etrafta dolaşan biraz daha büyük çocuklar… Çok tatlılardı. Aslında daha ayrıntılı bilgiler vermek isterdim ama bu halsizlik!!! En iyisi bol foto koyarak durumu kurtarmak.

Bir gece Sapanca’da kaldıktan sonra Pazar günü İstanbul’a geçtik. Hava çok sıcaktı. Allah’tan alışveriş merkezleri var :) Ama öncesinde Kız kulesine uğrayalım istedi eşim. O taraflardan geçerken aklına gelmiş. İkimiz de daha önce Kız kulesine gitmemiştik. Sonra bir baktık cebimizde 15 milyon var. Alışveriş merkezine gidiyoruz orada nasıl olsa bankamatik var diye telaş yapmamıştık. Kredi kartlarına çok güvenmek de iyi olmuyor. Neyse ki gidiş dönüş tek kişi 5 milyonmuş.

Kız kulesine çıktık. En üst kattaki cafe’de camları açmışlar. Süper esiyor. Oturduk kahve içtik. Orada kart geçiyormuş Allah’tan. Sonrasında da Capitol’e geçip konser saatini bekledik. İstanbul’a gidiş amacımız Tarkan konseriydi. Saat 20:00 gibi konser alanındaydık. Aşırı kalabalıktı. 21:00’da konser başladı, eğlenceliydi. Bol bol oynadım. Ama etrafımdaki insanlara bakınca biraz şaşırdım. İnsanlar sanki sinemaya gelmiş gibiydiler. Sigara yasak olmasına rağmen herkes içti :( Aslında uyaracaktım ama keyiflerini bozmayayım dedim. Sadece duman üzerime gelince bir kişiyi uyardım o da özür diledi. Beni şaşırtan bir şey de yanımdaki bayanın önlerde olmamıza ve Tarkan’ı gayet rahat görmemize rağmen büyük ekrana dönüp (Tarkan solda, ekran sağda ) çekirdek yiyerek büyük ekranı seyretmesiydi… Belki de öyle hoşuna gidiyordur :) Bense şarkılar söyledim, oynadım vs vs. Onlar da beni garipsemişlerdir belki :) Değişiklik oldu bizim için. Tabi dönüş yolunun eziyetinden bahsetmek istemiyorum. Gece 02:30’da evimizde olduk. Hızlı ve rahat geldik. Ama benim uyursam eşim de uyur kaza yaparız diye bir fobim olduğundan, bayılacak durumlara gelip yine de gözümü açık tutmaya çalışmalarım eziyetti. Olsun ne yapalım…

İşte son zamanlarda olanlar. Aslında başladığım kitaplar, izlediğim filmlerden de uzun uzun bahsetmek isterdim…

Kısaca değineyim:

Sinema:
Vantage Point, The Bucket List, Enchanted, Baba Serisi, Güney Kore sinemasından-İhtiyar Delikanlı ve İntikam Meleği, Zor Ölüm – 4

Kitap:
Ruhlar Evi’ni merak ettiğimden diğer başladığım kitaplara ara verdim. Ruhlar Evi’ni merakla okumaya devam ediyorum. Olasılıksızlık da dikkatimi çekti birkaç sayfasını okudum, devam edeceğim. Puslu Kıtalar Atlası beklemede…

19 Ağustos 2008 Salı

Yaşasınnnnnn!!!

Yaşasın...
Çınar bir müjde verdi.
Sanırım bu haftasonu sevdiğimiz blogcu arkadaşlarımızdan ikisi bizim şehrimize gelecekmiş... :))

Hemen haftasonu gelse. Eminim çok eğlenceli olacak...

4 Ağustos 2008 Pazartesi

Aşık Roman

Sevgili Sıdıka beni sobelemiş. Ne kadar güzel. Konu da: AŞK, yani en sevdiğim aşk romanları.

“En sevdiğim” kelimesi işin içine girince biraz aklım karışıyor ama yine de ilk aklıma gelen ve en çok sevdiğim sanırım benim de “Çalıkuşu”. Okurken gerçekten çok etkilenmiştim.

Sonra aşkı anlatan, hissettiren kitaplar diye düşündüğümde. Bir çırpıda heyecanla okuduğum ve aşkın farklı yönlerini bana öğreten kitap “Geri Döneceksin”-Maeve Binchy aklıma geliyor.

Üçücü olarak da Kumral Ada Mavi Tuna’da Tuna’nın aşkını söyleyebilirim.

Biraz kısa bir sobe yazısı oldu ama aklıma gelenler bunlar ;)

Son Zamanlarda Ben

Uzun süredir yazamıyorum. İş arkadaşımın tatilde olması nedeniyle işler bendeydi. Ama sonunda iş arkadaşım geldi ve düzenimiz eskiye döndü. Artık fırsat bulabiliyorum gizli kaçamaklarıma :) Neler oldu neler?

Haftasonu kayınvalidemler vardı. Bebek baskısı yaptılar biraz. Çok hoşuma gitmedi :)Yine de onlara da kızamıyorum, isterler tabi. Ama bir kere söyleseler yeter. Onlar on kere söylediler diye fikir değiştirecek değiliz ya. Neyse hareketli ve güzel bir hafta sonuydu.

Kendime takma tırnak aldım. Nasıl kullanılır hiç bilmiyorum. Uzun süre yapışık kalıyorsa da takmam zaten. Ama baktım tırnaklarım sürekli kırılıyor bir deneyeyim dedim. Daha önce kullananlarla konuşup karar vereceğim.

Hafta içi Çınar ve Badem bize yemeğe geldiler. Çok hoş bir akşamdı.


Masamız...


Çınar :)

Çınar ve Badem için, en çok da Totoro için Cheesecake yaptım. Herkes çok beğendi. Özellikle kayınvalidem. Bu “çizikek”i bana da öğret dedi. Dr.Oetker’den aldığım paketi ve püh noktası olarak labne peyniriyle, süzme yoğurt kullanmasını önerdim. Üzerine de çilek soslu jöle. Cheesecake severlere duyurulur. Ama bir gün bekleyince tadı daha güzel oluyor bence.

Sıdıka’cım beni sobelemiş yazmaya çalışacağım. Düşünme aşamasındayım.

Kahkül kestirdim. Sürpriz doğum günü resimlerinde fark etmişsinizdir belki. Birazcık değişiklik bile insana iyi gelebiliyor.


Kahkül ben :)

Facebook maceralarım devam ediyor. Üniversite’de çok yakın olduğum ama daha sonra aramıza bir sorun yaşanıp konuşmadığım arkadaşımla, ortak arkadaşlar vesilesiyle yeniden konuşmaya başladık. Ama elbette eskisi gibi yakınlık olmuyor. Güven bir kere gitti mi gelmiyor. Ama anıları hatırlayınca hep iyiler geliyor insanın aklına kötüler hatırlanmıyor. Kimseyle dardın kalmak istemem. O nedenle güzel oldu. Bir kez daha yaşasın facebook :)

Bu aralar çok alışveriş yaptım :( Çok eğlenceli, çoğunu da indirimden aldım ama artık dur demeliyim kendime.

Bir haftadır kitap da okuyamıyorum. Sürekli koşturmaca ve yorgunluk ama kararlıyım bu akşam başlıyorum Puslu Kıtalar Atlası’na.

Şimdilik bu kadar, sonraki yazım Sıdıka’nın sobesi olacak.

Görüşmek üzere.