21 Nisan 2008 Pazartesi

Hayatın tadı: Neşeli, sakin, tasasız


çek çek kürekleri

mavi denizde

neşeli, sakin, tasasız çıkar

hayatın tadını


İşte haftasonu o kadar pırıl pırıl bir gökyüzü vardı ki, bu melodi dolandı durdu beynimde. Susam sokağının kontu söylüyordu sanırım. Her zaman "neşeli, sakin, tasasız çıkar" bölümünü unuturum. Netten baktım artık ezberledim.

Haftasonu hızlı, yorucu ama bunlara değecek kadar da keyifli :)

Cuma günü sabahtan akşama kadar süren toplantı sonrasında eve gidince bir ohhh çektim. Totoro arabayı sanayi’ye götürdü, bir yerlerine baktıracakmış. Bende o gelene kadar soframızı hazırladım. Sonra bir güzel göbekleri şişirdik. Evde yayılıp “Asi” izleyecektim ama son anda haberimiz olan bir doğum günü kutlaması için hemen kalkıp giyindik ve arkadaşlarımıza gittik. Neyse ki ev sahipleri de “Asi” hayranı. Nedir bu “aSi” hayranlığı demeyin öyle işte ne yapalım… “Lost”, “Prison Break”, “Heroes” hepsi tatilde “Grey’s Anatomy’nin bendeki bölümlerini de bitirdim. Elimde kalan tek şey “Asi” :) Yedik, içtik, izledik, sohbet, kahkaha. Eve gelince de duş alıp, kitabımdan bir parça okuyup uyumuşum.

Cumartesi sabahı 06:30’da kalkıp, gezecek olmanın verdiği büyük bir neşeyle yola koyulduk. Yolculuk sever biri olarak güneşin de verdiği huzurla pek keyifliydim. Arabayı da totoro kullanmak istediğinden, bana da yayılıp etrafı izlemek, müzikleri ayarlamak ve kitabımı okumak kaldı.

İlk önce Cevahir’e gidip arabayı park ettik. Orada biraz atıştırıp gezdikten sonra, Adresistanbul’a gittik. Eşim ilanını görmüş tutturdu gidelim diye. Büyük bir yer değil, biz ikea benzeri bir yer bekliyorduk. Genelde dekorasyon firmaları var. Bir tane kitaplık beğendim orta boy 900 €. Hiçbirşey almadan çıktık tabi.

Sonra taksim’e gittik. Çok kalabalıktı. Çok da renkli. Orada şöyle bir gezinmek bile içimin kıpırdamasını sağlıyor. Kitapçılara girdik, çiçek pasajından geçtik, Saint Antoine Kilisesini gezdik, Ara Cafe’de yemek yedik, Cezayir sokağında bir cafe’nin teras katına çıkıp manzara eşliğinde tatlı ve çay keyfi yaptık. Ara Cafe'de bonfile yedim, harikaydı. Ben neden böyle pişiremiyorum. Isırdığımda nefis bir tat bırakıyordu. Ne çok sert ne çok yumuşaktı, enfesti. Çok iyi biftek, bonfile pişiririm diyenler bana söyleyebilirler mi? Bunun sırrı ne? Öncesinde ne hazırlığı yapılıyor? :) Neyse bu konuyu uzatmayayım. Hemen ağzım sulandı hem de sabah sabah. Bendeki mideyi düşünün artık ...

Anlacağığınız çok hoş bir gündü benim için. Arkadaşlarla buluşamadık ama olsun bir dahaki sefere umarım. Bütün bunlardan sonra da tekrar cevahire dönüp alışveriş yaptık. Koçtaş’tan bir kitaplık aldık. Duvara monte orta boy. Aslında kocaman bir kitaplık istiyorduk. Şimdiki evimiz müsait ama kendi evimiz olmadığından ve belki ileride lojmana çıkabileceğimizden büyük bir şey alamadık. Totoro Koçtaş’ta çok mutlu oldu. Ne zamandır almak istediği matkap, tornovida, alet çantası gibi istediği malzemelere kavuştu. Çok da uygun olması onu ayrıca mutlu etti.

Söylemeden geçemeyeceğim. Cevahir’de dolaşırken bir baktım kuzenim. Kendisi Ankara’da okuyor ilk senesi. Totoro birden biz Ankara'da mıydık olmuş :)) Şok geçirdik cümleten. Yanında da bir arkadaşı. Hemen yanıma geldi "Ablaaa" diye. Suratı bembeyaz oldu. Okulla gelmişler bir seminer için geziyorlarmış. Neyse fazla kurcalamadım. Zaten her türlü benden çekinmesine gerek yok ama totoradan çekindi galiba. Uçuk kaçık bir kız değildir. Günübirlik gezmeye gelmiş olabilir gayet normal bence. Annesinin de haberi var okulla diye bilse de :) Komik bir durumdu yani, kırk yılın başı gezmeye gelmiş onda da beni gördü… Rahat vermedik anlayacağınız. Neyse halama birşeyi çaktırmadım, ona da inanmış gibi yaptım. Ama yine de artık İstanbul'a gelirken iki kere düşünür heralde :)

Pazar günü de kitaplık montajı, hangi kitapların yerleştirileceği, gazete, kitap okuma, nette takılma, market alışverişi, çamaşır vs. çabucak geçiverdi. Sadece totoro kitaplığın az kitap almasından dolayı üzüldü. Ben zaten tahmin etmiştim. O kitaplarımızın çoğunu alabileceğini düşünmüştü. Bense yarısını bile alamayacağını biliyordum. ama yine de işimizi gördü bence. Bazılarını da kutulayıp ardiyeye kaldıracağız mecbur, kendi evimiz olana kadar. Totoroyu da böyle teselli ettim, o da bana o zaman ev olayını düşünelim dedi. Ev fiyatları düşmüşken kredi çekerek olabilir tabi ama uygun ve güzel bir yer bakmak gerek. Hayırlısı. Aslında ev sahibimiz oturduğumuz evi satsa hiç düşünmeyeceğiz. Ne güzel olurdu. Belki ikna ederiz.

İşte böyle dinlendirici bir Pazar'la haftasonu bitti. Görüşmek üzere...

1 yorum:

cinar dedi ki...

Ne demişler atalarımız? Ev alma komşu al :) Değil mi ama? Gelin bizim oralara diyorum size :) Gelin de komşu olalım hihi :)

Kitaplıktan haberim yoktu ya. Güle güle kullanın şekercim. En kısa zamanda hayırlı olsuna geliriz.

Öptüm.