21 Nisan 2008 Pazartesi

Farklı Bir Dünya ...


Sevdiğim bir konuda yazmak çok eğlenceli olacak. Arkadaşlarımla sohbet ederken en çok keyif aldığım sohbet konusu kitaplar. Sonra sinema, çizgi filmler, çocukluk anıları ve diğer bir sürü şey geliyor… Ama dediğim gibi kitapların ayrı bir yeri var. Belki de farklı bir dünya olduğu için. Sizin o kitabı okurken gittiğiniz yerleri, hissettiğiniz duyguları bir diğer kişiyle paylaşmak mutluluk verci.

Şu an okuduğum kitabı arkadaşlarım önerdi. The Fountainhead – Hayatın Kaynağı diye bir kitap. Ayn Rand kitabı 1943 yılında yazmış ve 1949 yılında da sinema filmi çekilmiş. Kitabın konusu şu şekilde ilerliyor.

Parlak genç bir mimar olan Howard Roark okulun geleneksel düzenine uygun çizimleri reddetmesi nedeniyle mimarlık okulundan son senesine kovulur. Roark okuldan kovulmasını engellemek adına hiçbir şey yapmaz, onun isteği Henry Cameron’un yanına gidip onunla çalışabilmektir. Henry herkesin yüzkarası olarak nitelendirdiği, sıradışı çizimleriyle sadece bir süre halkın ilgisini çekebilmiş, son zamanlardaysa hiç de gözde olmayan, Roark’un hayranlık duyduğu mimardır. Roark’ın kiracı olarak kaldığı evin sahibinin oğlu olan Peter Keating ise okulunu birincilikle bitirir ve New York’a taşınarak prestijli bir mimari firmasında çalışmaya başlar. İşte ben henüz bu bölümlerdeyim. Peter’in iş hayatı ve Roark’ın çabaları. Yaratıcılığın karşısındaki klasik yöntemler ve değişiklikten korkan insanlar ... Hoşuma gitti. Şimdilik çok başındayım. Ama bu tarz okumak isteyenlere önerebilirim. İnsanı düşündüren kitaplardan. Bitirdiğim zaman hislerimi yazarım. Okuyanlarınız varsa hislerinizi dinlemek hoşuma gider.

Bu kitaptan önce de Kraliçe’nin Soytarısını okudum, sürükleyici hoş bir kitaptı. Belki çoğunuz okumuştur. Ya da Boleyn Kızı’nı okumuşsunuzdur. Ben Boleyn Kızı’nı almak yerine bu kitabı almıştım. Boleyn Kızı’nın filmi izlerim diye düşünüyorum.

Bu aralar okuduğum diğer kitaplar da şunlar:

Akşam Güneşi – Reşat Nuri Güntekin: Yazarı çok sevdiğimden bu kitabı da çok seveceğimi düşünmüştüm ama açıkçası beğenmedim. Sürükleyici değildi. Birkaç ay önce Çınar’ın tavsiyesiyle Bir Kadın Düşmanı’nı okumuş ve beğenmiştim. Akşam Güneşi de netten kitap seçerken gözüme ilişmiş ve almıştım. Farklı bir kitaptı, tasvirler, karakterlerin ruh hallerini anlatışı falan güzel olsa da beni içine alamadı. Reşat Nuri’den favorilerim sırasıyla: Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Acımak, Yaprak Dökümü

Sevdalım Hayat – Zülfü Livaneli: Hoş bir kitaptı. Zülfü Livaneli’nin sıra dışı çocukluğu, yaşadıkları, sürgün hayatı vs. o dönem hakkında birçok şeyi öğrenmemizi sağlıyor. Keyifle okudum. Sadece son bölümlerinde biraz heyecanımı kaybettim, ama öneririm.

Latife Hanım – İpek Çalışlar: Çok güzeldi. Atamızın bilmediğimiz bir yönü. Aşık bir kadının tutkuları, istekleri ve karşısında çok büyük bir amacı olan bir erkek. Atamızın kararlılığı, azmi, çalışkanlığı ve ülkesini ne kadar çok sevdiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Ayrıca Latife Hanım’ın da biz Türk kadınları için neler yaptığından bahsediyor. Kitabı okuduktan sonra kendisine çok saygı duydum. Herkesin bilip öğrenmesi gerek bence…

Babam, Oğlum, Torunum – Emre Kongar: Güzel bir kitaptı. Yakın Türkiye tarihi Emre Kongar’ın aile yaşantısıyla bir arada anlatılıyor. Biyografi tarzındaki kitaplardan hoşlandığımdan zevkle bitirdim. Kızlarıma Mektuplar da güzelmiş ancak onu okuyamadım. Totoro okumuş ve çok beğenmiş. İkisini de tavsiye ederiz.

Şimdi gelelim elime alıp başlayamadığım ya da bir türlü ilerleyemediğim kitaplara. Yanlış anlamayın kitapların bir suçu yok. Sorun yanlış zamana denk gelme olayı. Yoksa hepsini okumak istiyorum.
Diriliş – Tolstoy: 100 sayfa kadar okudum. Çok da güzel gidiyordu. Ama şirkette bir İngilizce sınavı yapılacak ve geçemeyenler maaş zamlarını alamayacaklardı. (İşe ilk girerken sınavı atlayamayanlara- bende atlayamadığımdan) Tabi benim birinci amacım bu sınavı geçmekti. Kitap rafa kaldırıldı… Hala bekliyor. Hemen söyleyeyim sınavımı da geçtim hem de birincilikle…
Huzur – Ahmet Hamdi Tanpınar: Bu kitapta da 80 sayfa kadar ilerledim. İtiraf ediyorum ağır ilerleyen bir kitap ama keyifli. Ben öyle ağır ilerliyor diye kitabı sevmeyen biri değilimdir. Ama o aralar başka başka kitaplar da ilgilimi çekti ve Huzur arada kaynadı. Ama kesinlikle okuyacağım. Hatta “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nü de almıştım. Onu da okuyacağım.

Siyat Süt – Elif Şafak: İşte bu bilerek bıraktıklarımdan. Merak ettim aldım. Hemen de okumaya başladım. Diğer kitabımı okurken araya sıkıştırdım yani :) Ama sonra vazgeçtim. Çünkü lohusalık dönemindeki bunalımlardan bahsediyor. Okuyup öğrenmek güzel tabi de. Ruhani varlıklardan falan da bahsediyor. Benim de en korktuğum şey. Hatta o gece riyamda korkunç şeyler gördüm. Hem okumak istiyorum hem de etkilenip lohusalık dönemimde aklıma getirim diye okumamak. Totoro’ya sen okuyup öğrenir misin dedim tamam dedi. Sanırım öyle yapacağız. Zaten yazar suya yazar gibi yazmış. Hatırlanmak için değil unutulmak içinmiş kitap. Ama ben kesin unutamam :)

Totoro’da bugünlerde bir sürü kitap okudu, ama ben daha onunkilerden pek okumadım. “İşkolik” diye bir kitap almıştı onu okudu ama beğenmedi. Pek de beğenmez her kitabı beyefendi. Sonra İlber Ortaylı’dan – Osmanlı’yı yeniden keşfetmek, Trevor Homer - İlklerin Kitabı vs. vs. O kendi kafasına göre netten sipariş veriyor ben de kendi kafama göre. Geçinip gidiyoruz bu şekilde :)

İleriki günlerde okuyacağım kitaplar da: Çınarcımdan aldığım “Puslu Kıtalar Atlası” ve başlayıp bitiremediğim yukarıda saydığım kitaplar. Totoro balığa gitmek istediğini söyledi, o oltasıyla uğraşırken bende kenarda kitaplarımı okur kısa sürede yeni kitaplara yer açarım, yaşasın :)

Güzel bir kitap sohbetiydi… Görüşmek üzere…

4 yorum:

cinar dedi ki...

Oy oy bir yazıda ne çok kitaptan bahsetmişsin Uzunbacağım :)) Ama güzel bir okuma oldu benim için. Şu sıralar hem endişeli hem heyecanlıyım. Ben de Boleyn Kızı'nı okuyorum biliyorsun. Ona bile ara verdim. Ama otobüste okurum heralde giderken de gelirken de.. Of şu işi bir an önce güzelce bir atlatabilsek..

Öptüm seni.

uzun bacak dedi ki...

Evet canım ya, endişeli bir durum. Ama dediğim gibi pozitif düşünmek gerek. Kötü birşey çıkacağını sanmıyorum. Moral en önemli şey her koşulda. Çınar baba gayet sağlıklı bence. Maaşallah diyelim. Perşembe günü herşey ortaya çıkacak ve rahatlayacaksınız umarım.

Zaten birazdan yemekte buluşacağız. öptüm çınarcım.

cinar dedi ki...

hadi yeni yazı bekliyoruz :)

uzun bacak dedi ki...

işler çok yoğun ve sıkıcı, ben de çok yazmak istiyorum aslında :) Öğle arası biraz içimi dökerim sanırım. Öpüyorum çınarcım...