17 Nisan 2008 Perşembe

Tanışalım

Uzunbacak ve Totoro tanıtımına hoşgeldiniz...



Öğle arası oldu… YABA DABA DUUU... Mesai bitimlerinde hep Fred’in iş çıkışında gösterdiği büyük sevinç gelir aklıma. Uça uça arabasına koşusu. Barni’nin de ona yetişmesi… Ne kadar da çok izlerdim taş devrini. “Öğle arası oldu” yazarken aklıma geldi. Şimdi okuldan çıkmış olsam yürüyerek, oyalana oyalana arkadaşlarla evin yolunu tutsak. Eve gelince bir kase dolusu eriğimi alsam ve sevdiğim çizgi filmleri izlesem. Dışarı çıkıp saklambaç oynasak, top oynasak, ağaçlara tırmansak, anneanneme gidip yer sofrasında karnımı doyursam, bahçesindeki salıncağa binsem, her çeşit meyveden yesem… Ahh ne kadar güzel olurdu. Ne kadar da güzel günlerdi.


Nereden nereye atladım… Halbuki öğle arası, fırsattan istifade tanıtım yazımı yazayım diyecektim. Tabi tanıtım deyince küçüklüğüm ve en mutlu anlarımın görüntüleri zihnimde uçuştu.

1981 yılında İstanbul’da dünya’ya geldim. Ailenin ilk çocuğuyum ve üç kardeşim var. İki erkek ve henüz 5. sınıfta olan bir kız kardeş. Yengeç burcuyum. Çok iyi ablalık yaparım. Yani öyle yapma böyle yap, öyle yeme şöyle ye, üstüne dökme, geç kalma vs.vs.vs. Vıdı vıdı yapma konusunda başarılıyımdır. Üç kardeşle gel de sen başaçık vıdı vıdı yapmadan. Tabi bu eskidendi. Çünkü artık farklı şehirlerdeyiz. Ayda bir kere bile zor görüşüyoruz. Onda da vıdı vıdı yapacak karışacak pek bir şey olmuyor. En fazla derslerine çalış, annemle iyi geçin gibi öğütler… En çok maceram benden 4,5 yaş küçük erkek kardeşimle vardır. Çünkü diğerlerinde yaş farkı açıldıkça kavga riski azalıyor. Mecburen söz dinliyorlar, kıskançlık vs. olmuyor. Mesela tombik’e çok bakmışımdır. Canım benim. Bir zamanlar 5. katta oturuyorduk ve ben o zaman ki zapzayıf halimle o tombik’i 5 kat yukarı taşıyordum. Görenler kızım göbeğin düşer diyorlardı:) Baktım derken abartmayayım, tabi ki her şeyini annem yapıyordu ama yine de ben de büyük yardımcıydım. Miniğimiz doğduğunda ise ben üniversite sınavlarına hazırlanıyordum ve 1 yaşındayken de artık yuvadan uçmuştum, üniversite sebebiyle.

Dediğim gibi büyük maceraları “Mihriban”la yaşamıştım. Şimdi erkek çocuğa niye Mihriban dedin diyeceksiniz. Mihriban türküsü ilk ünlendiği zamanlarda bunun çok hoşuna gitmişti ezberlemişti bizim zeki türküyü. Her yerde bunu söyletirlerdi “Mihri”ye… Çok eğlenceli olurdu. Aman dalga geçtiğimi duymasın. Şimdi ağır abi oldu kendisi. Gerçi içinde yine muzurun teki de dışardan görseniz sert dersiniz… Bana sökmez tabi. Küsersem hemen bir daha bana abla deme tribime girerim hemen ablacım olurum… Diğer kardeşciklerim zaten pek küstürmezler beni sağolsunlar…

İşte bu mihriyle biz acayip kavgalar ederken o benim saçımdan bir tutar saçımın yüzde 5’i elinde kalırdı. Bende tırnaklarımı koluna batırırdım. Tırnaklarımın içine et parçaları girerdi. Sonra da üzülürdüm. O üzülür müydü bilmiyorum. Bir keresinde de peşinden hışımla koşarken camlı kapıyı kapatmıştı da elim kapıya çarpıp kanlar içinde kalmıştı. Nasıl da korkmuştu safım …Neyse bu hikayeler bitmez. Kardeş hikayelerine de bir ara değinirim. İnsan bir başlayınca her şeyi anlatası geliyormuş.

İşte efendim ben Türkan ve Kadir’in kızı olarak büyüdüm. (Annem Türkan Şoray’a, babam da Kadir İnanır’a benzer(di.)) 17 yaşında üniversiteye gidip Endüstri Mühendisi oldum. 21 yaşında işe başladım ve beş yıldır çalışıyorum.

Üç yıl önce büyük aşkım Totoro ile iş münasebeti çerçevesinde tanıştık. Aynı şirkette çalışıyoruz. Ben masa başı, o üretim. Kendisi de 1981 yılında Karabük’te doğdu. Bir tane güzeller güzeli kız kardeşi var. Onun adını da “artis” koyalım. Çok tatlıdır görümcem. Üniversitede okuyor. Benden küçük. Abla olmaya alışık olduğumdan yakınlaşma sürecimiz çok kolay oldu. Zaten artis herkesle iyi anlaşır. Onların kardeş maceralarından bazılarına da eşime yazdırıp sizlerle paylaşmaya çalışırım. Eşim de 17 yaşında üniversiteye gitmiş ve askerliğini bitirdikten sonra işe başlamış.

İşte üç yıl önce tanıştıktan sonra görüşmeye başladık. Aslında bu ilk tanışma sayılmazdı. İkimizde üniversiteye gitmeden Karabük’te yaşadığımızdan birbirimizi görmüşlüğümüz vardı. İşte ortak arkadaşların varlığı, ortak konular olunca güven ve yakın hissetme süreci çabuk ilerledi. 1,5 yıl sonra da evlendik.

Evliliğimizin üzerinden 1,5 yıl geçti. Kendimi hala yeni evli gibi hissetsem de bayağı zaman olmuş.

Çekirdek ailemizi elimden geldiğince tanıttım. Tanıştığımıza memnun oldum.

Artık yemeğe gitmeliyim. Uzunbacak acıktı :)

1 yorum:

cinar dedi ki...

Birden hayal ettim sizi, mihri önce, uzunbacak arkada koşuşturup duruyorlar :) İlahi.

Ya öğlen oldu değil mi hakikaten? Benim de karnım çok acıktı. Ama çıkamadım yine yemeğe. Yavan ekmek yiyeceğim sanırım yine :( Neyse portakalım vardı. Hadi afiyet olsun.