1 Mayıs 2008 Perşembe

Dostlar

İlk sobem :) Sevgili Çınarcım beni "kitap sevgisi" konusunda sobeledi. Kitaplarla ilgili anılarımdan bahsetmek için iyice gerilere gidip okumayı ilk sevdiğim zamanları düşündüm. Aklıma ilk gelen ilkokuldaki okul kütüphanesi oldu. İlkokulda arkadaşlarımın çoğu hareketli, canavar gibi kızlardı bense biraz fazla içine kapanık, sessiz ve utangaç bir kızdım. Bu nedenle yalnız bir çocuktum. İşte bu ruh halindeyken kütüphane benim en iyi arkadaşım olmuştu. Öğle arası 1 saat olduğundan ve ben o zamanlar yemeğe pek düşkün olmadığımdan, zil çalar çalmaz bir tost yiyip, sonrasında da kütüphaneye çıkardım. Hala gözümde huzur dolu büyülü bir mekan. Her öğle arası aynı yerime oturur zevkle kitabıma kaldığım yerden devam ederdim. Orada okuduğumu hatırladığım kitaplar; Binbir Gece Masalları ve Tom Sawyer. Ne yazık ki daha fazlasını hatırlayamıyorum. Bir de hatırladığım bütün kitapların mavi ciltli olduğu. Küçük mavi ciltli kitaplar :)

Ortaokula geçtiğimizde bana roman okumayı sevdiren Türkçe öğretmeniz olmuştu. Aslında çoğu insan için zorlama gibi gelen ödev benim için bir harika olmuştu. Öğretmeniz beni romanların büyülü dünyasıyla tanıştırmıştı. Okumamızı isteği ilk kitap “Vurun Kahpeye” idi. Daha sonrada Çalıkuşu’nu okutmuştu. Bir de Kumral Ada Mavi Tuna’yı önermişti ama onu üniversite’de okuyabilmiştim. İşte bu kitaplarla tanışmanın ardından kitap sevdam başlamıştı. Ama itiraf etmeliyim İngilizce okuma derslerimizdeki kitapları bir türlü sevemedim, çünkü onlar bana ortaokuldaki kötü notlarımı hatırlatıyorlar. Yani Hemingway’den Silahlara Veda, Steinbeck’ten İnci, Dickens’tan İki Şehrin Hikayesi vs. ne kadar güzel olsalar da bana kötü anları hatırlatıyorlar.

Roman sevdam Reşat Nuri Güntekin’den - Dudaktan Kalbe, Yaprak Dökümü, Acımak, İpek Ongun’dan - Bir Genç Kızın Gizli Defteri, Yaş On Yedi, V.C. Andrew’tan - Cennet vs. sonrasında Şeker Portakalı, Fareler ve İnsanlar, Gizli Ev, Martı, Zeliş.
Üniversite dönemlerinde de Nietzsche Ağladığında, Annem Hakkında Her Şey, Yüzüklerin Efendisi serisi, Veronika Ölmek İstiyor, Piramitlerin Kızı, Safiye Sultan serisi, Ahmet Altan kitapları vs.
İş hayatıma başladıktan sonra Maeve Bincy kitapları, Şibumi, Çılgın Türkler, Da Vinci Code, Küçük Prens, Katya’nın Yazı, Ferrarisini Satan Bilge, Karamozov Kardeşler, vs. şeklinde devam eder.

İnsanların beğendiği kitapları hep merak ederim. Kitap önerileri çok hoşuma gider. Sohbetlerimde “Ne okuyorsun’u” çok sık duyarsınız. Çınarcım sağolsun bu konuda bana çok yardımcıdır. İş arkadaşım da bir okursever olduğu için ve rus edebiyatı konusunda derin bilgilere sahip olduğu için ondan da sık sık öneriler alırım. Gerçi son zamanlarda sohbet konusu kitaplardan çok Lost, Heroes vs.vs. gibi gözükse de kitapların yeri her zaman ayrıdır.

En beğendiğim diye sıralayamasam da beğeniyle okuduğum aklıma gelen üç kitabı önermek istiyorum. Kitap önerisi yapmak isteyenlerin önerilerini de yorumlarda bekliyorum. Benim önerilerim:

1-Saraydan Sürgüne (Kenize Murad): Üç kıtayı zangır zangır titreten büyük bir imparatorluğun çöküşüne tanık olduğu sıralarda Selma Sultan yedi yaşındaydı. İstanbul'da Çırağan Sarayı'nda dünyaya gelmesiyle başlayan hayat çizgisi zeten gerçek bir masal olarak yazılmıştı. Üstelik masal olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak kadar masalsıydı bu hayat.



2-Veronika Ölmek İstiyor (Paulo Coelho): Veronika, görünüşte, her istediğine sahip bir genç kadındır; renkli bir yaşam sürür, yakışıklı erkeklerle gezip tozar, ama mutlu değildir. Yaşamında bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir. Bir gün ölmeye karar verir. Aşırı dozda ilaç alınca hastaneye kaldırılır. Orada kendisine birkaç günlük ömrü kaldığı söylenir. Akıl hastanesinde kaldığı sürece çeşitli insanlarla, çeşitli dünyalarla tanışan Veronika, yabancısı olduğu yeni duyguları keşfeder: Kin, korku, aşk, hatta cinsellik. Ölümü beklerken, çevresindeki insanları gözlemlerken, Veronika, varoluşunun her dakikasının yaşamla ölüm arasında bir seçim olduğunun farkına varır.



3-Geri Döneceksin (Maeve Binchy): Maeve Binchy, kadınların yalnızlıklarını, umutlarını, aşklarına sahip çıkışlarını, hayata karşı direnişlerini ortaya koyuyor. Onun kahramanları her şeye rağmen gözyaşlarını arkada bırakarak yaşamayı sürdürüyor. (Yorumlar netten alınmıştır.)



Şu anda okumakta olduğum “Hayatın Kaynağı” düşündüren, insanların karakterlerini ortaya koyan sürükleyici bir kitap. Alışveriş listemdekiler ise: Kadın "İkinci Cins" Genç Kızlık Çağı, Evlilik Çağı, Bağımsızlığa Doğru 3 Cilt Takım - Simone de Beauvoir ve İkna - Jane Austen.

Kitap denilince çok geveze oluyorum sanırım. İşte kitaplar ile dostluğum bu şekilde. Onlardan söz açılınca hepsinden bahsetmek hep konuşmak istiyorum ama bu kadar :)

Not: Sevgili Çınar ve Öykücü’den aldığım fikir ile bende kitabımı çantama attım ve dün saçlarımı boyatmaya gittiğimde hiç sıkılmadım. Çantada kitap olayı çok hoşuma gitti. Çınarcım’ın kitap gezdirme huyunu zaten biliyordum ama denememiştim. Sadece iş yerinde öğle arası vakit buldukça yapıyordum. Kuaförde de çok işe yarıyormuş :)

6 yorum:

cinar dedi ki...

Oh oh valla bu sobeyi çok sevdim ben ya. Böyle güzel güzel şeyler hakkında okuduçka içim açılıyor :) İşi gücü bırakıp çınarltına gidesim ve çantamda hazır bekleyen kitabımı bitiresim var (800 sayfa olduğu için bir 400 sayfası daha var bitmesine o ayrı :)) ). Ama iş çıkışı annemlere gideceğim. Ablam da geldi. Bekliyorum sizi de. Öptüm.

Adsız dedi ki...

uzunbacak ne yaptin sen; yillar once okudugum veronikayi hatirlattin bana , aslinda sonunu unuttugumu hatirlattin.bende de soyle bisey var , ne izlesem ne okusam cogunlukla sonunu unuturum.al iste dustu icime merak kurdu; ne oluyordu veronikaya acaba???????

KOZA

uzun bacak dedi ki...

merhaba koza,

bundan sonrasını sonunu öğrenmek istemeyenler okumasın lütfen :)) çünkü sonunu bilince çok zevkkli olmaz.

Kozacım, sonunda Veronika ölmek istemediğine karar veriyordu. Hastanede ona sayılı günleri olduğu yalanını söylemişlerdi. Ölmek istemediğini anladıktan sonra söylüyorlardı sanırım. Bir de aşık olduğu hiç konuşmayan adam vardı. Ona ne oluyordu hatırlayamadım. (Onunla bir sahne vardı, hala zihnimde. Piyano çalıyordu sanırım ikisinden biri. Yakınlaşmışlardı falan. Sonunu değil de burayı unutmamışım :)))

SERAP dedi ki...

Veronika ölmek istiyordan benimde aklımda aynı sahne kalmış.Bu arada bloğunuz hayırlı olsun.(böyle denir dimi?)Kitap seven insanlara karşı hayatta kayıtsız kalamam.En kısa zamanda diğer yazılarınızıda okuyup yorum bırakacağıma emin olabilirsiniz.Sizi tanımama vesile olan Çınar'a da teşekkürler.

uzun bacak dedi ki...

Merhaba Serap,

Bende senin siteni gezip bir sürü bilmediğim kitapla tanıştım. Çok teşekkür ederim. Takipteyim :))

Tabiat Ana dedi ki...

sevgili uzunbacak,
sobe yazını bir solukda okudum.Ayrıca kitaplarla ilgili bir yazıya dostlar başlığı atmana bayıldım çok hoş:))
Kuaförde kitap okumaya gelince ,ya kitap yada bulmaca eğer kuaförde konuşmayı sevmeyen biriysen harika çözümlerdir gerçekten.
sevgiler..